Serbest Patika (1) - Newton
Çarkı ve Yavaş Yaşam
Dönüp
de geçmişe baktığımızda zamanın ne kadar da hızlı aktığını düşünürüz çoğu
zamanlarda. Fakat zaman dediğimiz bu ‘’döngü’’
her zaman aynı hızla mı ilerliyor ? Yani
en yakın arkadaşınız kritik bir ameliyat geçiriyorken kapıda sizin beklediğiniz
süreyle, yine en yakın arkadaşınızla bir barda akşamüstü eğlenirken
geçirdiğiniz süre birbirine gerçek anlamda eşit mi ? Birinci durumda zaman ne
kadar yavaş geçiyordu halbuki, dakikalar geçmek bilmiyordu. Her saniye ayrı
ayrı düşüncelerle dolu geçirdiğimiz bu vakitle, ikinci durumda
zamanın nasıl geçtiğinin farkında olamayacak kadar hızlı geçen vaktimizin, döngümüzde aynı yere sahip olması gerekiyordu.
Peki, şöyle bir geriye dönüp baktığımızda ilk duruma dair mi çok şey hatırlıyoruz
yoksa ikinci durum mu hafızamızda bu kadar yer ediniyor ? Cevabı oldukça
belirsiz bir soru açıkçası.
Tam
bu sıkıştığımız durumlarda bize her zaman yardım eden iki şey vardır : Bilim ve
Felsefe. Bu tür sorulara, çoğu zaman bu kaynaklar aracılığıyla, belki de
çoğumuz farkında olmadan cevaplar bulunmuştur. Bize kalansa o cevapları
kendimizce keşfetmektir... Isaac Newton,
bu dünyada yaşamış en önemli bilim insanlarından birisidir. Bu dünyada çok
önemli izler bırakmıştır. Newton, bir deneyinde, beyazın tüm renkleri
içerdiğini göstermek için ‘’Newton Çarkı’’
dediğimiz aleti icat etmiştir. Bu farklı renklerden oluşan çark, hızla döndürüldüğü zaman, çarkın rengi
değişir ve pratik bakımdan beyaz olur. Böylece ’’beyaz’’ ışığın gökkuşağındaki
bütün renklerden oluştuğu bir bakımdan gösterilmiş bulunulur.Bu alet aslında bize
farklı birçok şeyi de ifade ediyordu. Newton çarkı, sürekli bir döngü
içerisindedir. Buradaki döngüyü bizim için ‘’zaman’’ olarak ele alabiliriz. Bu döngümüzün ne kadar
hızlı ya da ne kadar yavaş döndüğü artık bizim için oldukça önemlidir.
Newton çarkı
Çok
hızlı şekilde çevirdiğimizde Newton Çarkındaki renklerin tam olarak ne kadarını
görebiliriz ?Tek bir renk görürüz : Beyaz. Peki, bu çarkı oldukça yavaş şekilde
döndürdüğümüzü hayal edelim... Renkler artık görebileceğimiz kadar nettir. Bütün
renkleri görebiliriz. Aslında yapılan bu deneyde çarkı çok hızlı şekilde çevirdiğimizde beyaz tüm
renkleri içermiyordu, bütün renkleri yok ediyordu.
Şimdi
en başa, ilk sorumuza geri dönelim. Zaman
dediğimiz bu döngü her zaman aynı hızla mı ilerliyor ? Cevabı çok açıktır :
Her şey bizim elimizde. Yani rüzgar
gülüyle nasıl bir rüzgarı karşımıza alabiliyoruz ona bağlı durum. Zamanımızı
nasıl geçirmemiz gerekirken nasıl geçirmeyi tercih ediyoruz ? Tercih
ettiklerimizle kurduğumuz bu yaşamda ne kadar çok renk görebiliyoruz?
Tüm
gün yaşamak için belirlediğimiz süreyi tüketirken ne kadar çok rüzgarı
karşımıza almaya çalışıyoruz aslında. Rüzgar gülümüzü daha da hızlı döndürmek
için, elimizden gelenin hep daha fazlasını istiyoruz. Bu kadar çok şeyi
isterken de ‘’kısa devre’’ yapıp
yaptığımız hiçbir işi tam olarak göremiyoruz. Mesela hiçbir zaman kendimizi
eksiksiz bulmuyoruz. Ya da eksiklerimizi kabul ederek yaşamıyoruz. Hep bir eksik bulup kendimize sürekli
ihtiyaçlar yaratıyoruz. İhtiyaçlarımız ilerledikçe de yeni yeni şeylerin
bağımlısı oluyoruz. Örneğin sigara içtiğimiz için sigaraya, sürekli boş vakitlerimizde
telefona baktığımız için telefona bağımlı oluyoruz. Döngümüzde bu tür
bağımlılıklar yer kapladıkça da akıp giden renkleri kaçırıyoruz. Hızlı yaşayıp
yarattığımız ihtiyaçları, bunlardan doğan alışkanlıklarımızı ve
bağımlılıklarımızı artık bu döngüye sığdıramayıp daha da çok şey yaşamak
istiyoruz. Durum böyle olunca da kendimizi hızlı bir hayatın içinde buluyoruz.
Çok şeye sahip olup çok mutlu olmamız gerektiğini düşünüyoruz. Fakat,
ihtiyacımızdan fazlasının bize zarar verdiği gerçeğini göremiyoruz.
Bazen
hızlı yaşamın tüm bu baştan alıcığından
vazgeçip renklerin tadını alarak döngümüzün içinde yaşamamız gerekiyor. Burda
da karşımıza bir kavram çıkıyor : Yavaş
yaşam. Yavaş yaşam kavramı bize neleri çağrıştırıyor ? Bu tamamıyla bir
hayata bakış açısı, bir yaşam tarzıdır. Yani deneyimize dönecek olursak bu bir Newton
Çarkını döndürme hızımızla aynı durumdadır. Renkleri görebilmek bizim
elimizdedir. Örneğin bu yavaş yaşam tarzını yaşamak için ‘’Cittaslow’’ adı
verilen yavaş şehirler bile vardır. Hızlı
şehirlerin tam tersi bir yaşamı içerirler. Hatta günümüzde yavaş yaşam tarzına
sahip insanlar bu şehirlerde yaşamayı özellikle tercih ediyorlar. Örneğin ülkemizde
Seferihisar ilçesi ‘’Cittaslow’’ dediğimiz yavaş kentlerden birisidir. Yavaş
akan kent ve buna bağlı olarak yavaş yaşam tarzını benimsemiş insanlar...
Özellikle
çağımızda sürekli gelişen teknolojiyle beraber yaşamımızdaki bu hızın artık
hayatımıza işlemesi de üzerimizde bir çeşit baskı oluşturmuştur. Hızlı kitap
okuma teknikleriyle okuduğunu anlamadan hep daha çok kitap okuma isteği,
milyonlarca hap bilgiye ulaşıp tüketerek birçok alanda fikir sahibi olduğunu
düşünme yanılgısı ve tabii hızlı yaşamın
bizde oluşturduğu ‘’ Eğer hızlı olmazsan geride kalırsın ‘’ düşüncesi. Tüm bu
düşüncelerimiz de bireysel anlamda ’kaygı’’yı oluşturuyor. Toplumun olağan hızından
geride kaldım düşüncesi bizi o kadar kaplıyor ki içimizde sürekli kaygı
üretiyor. Kaygılarımızdan arınmadıkça da hayatın renklerini göremiyoruz. Bir kahveyi
içerken, o kahvenin fincanımıza kadar nasıl geldiğinin farkında olmadan hızla
tüketiyoruz , o kadar hızlı tüketmeye odaklanıyoruz ki tüketirken bir yandan da
başka bir şeyleri kaçırdığımızı
düşünüyoruz. Sürekli bir şeyleri kaçırıyoruz hissine kapılarak da şu anı
yaşayamıyoruz. Yavaş yavaş, yaşadığımız anın tadını çıkartarak ve hiçbir şey
için acele etmeden yaşadığımız zaman; belki de kendi renklerimizi döngümüzde net
bir şekilde görüp yaşamımızdan keyif alacağız...
”İnsanın gözü ancak bildiği
ve anladığı şeyi görür, ancak daha derin bilgi ve kültürün bize gösterdiği
birçok şeyi, önümüzde durduğu halde yıllarca görmemiş olabiliriz.”
Wolfgang von Goethe
Yorumlar
Yorum Gönder