Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Felsefe (3) - Stoa Felsefesi ve Stoacı Hayat Anlayışı

Stoa Felsefesi ve Stoacı Hayat Anlayışı Stoacılık, M.Ö. 3. Yüzyıl'da Kıbrıslı Zenon tarafından kurulmuş bir felsefe okuludur. Bu okul zaman içinde bazı değişiklikler geçirerek Roma düşüncesine hakim olmuş, onun resmi felsefesi haline gelmiştir. Stoa felsefesinde, geçmişte yaşamış Sokrates, Kinikler ve hatta Diyojen 'den izler bulmak mümkündür. Stoa felsefesi, şüphesiz ki bu isimlerden etkilenmiştir. Stoacılık, Kinikliğin devamı niteliğinde olmasına rağmen önemli bir noktada onlardan ayrılır. Kinikler dünyanın reddedilmesini, terk edilmesini isterler. Stoacılara göre ise bu gerekli değildir. Kendilerine kayıtsız kalmayı bildikten sonra maddi başarıların veya hazların bir zararı yoktur. Aynı şekilde toplumsal hayat, hükümet, evlilik gibi Kiniklerin reddettikleri şeyleri veya kurumları da, Stoacılar kategorik olarak reddetmezler; yeter ki bu şeylere bağlı kalınıp özgürlük reddedilmesin.  ''Elimde olanda iradeci, elimde olmayana kaderci, ikisini birbirinden ayır

Edebiyat (3) - Alıntılarla ‘’Genç Werther’in Acıları’’

Dünya edebiyatının en büyük yazarlarından biri olan Johann Wolfgang von Goethe, 1749 yılında Almanya’da dünyaya gelmiştir. Yalnızca edebiyatla değil eğitim, doğa bilimleri ve felsefe de içinde olmak üzere pek çok konuyla yakından ilgilenmiştir. Goethe 1774 yılında, henüz yirmi beş yaşındayken ‘’Genç Werther’in Acıları’’ kitabını yazmıştır. Kitabın yazımı iki hafta kadar sürmüştür ve bu süre oldukça azdır. Mektup-roman içerikli bu kitap, üç bölümden oluşmaktadır. İlk iki bölümü Werther’in dostu Wilhelm’e yazdığı mektuplardır, son bölümde ise olay akışı üçüncü kişi tarafından aktarılmaktadır. Werther’in Lotte’ye karşı beslediği doyumsuz aşk bir o kadar da imkansızlıklarla çevrilidir. Lotte, Albert ile evli olduğu için her zaman Werther’e karşı mesafeli durmuştur. Werther ise her zaman Lotte’ye karşı olan doyumsuz aşkını doruklarda hissetmiştir, buna engel olamamış, hatta olmak da istememiştir. Sonrasında ise doyumsuz aşık Werther, zaman zaman acı çektiği, zaman zaman mutlulukta

Edebiyat (2) - Türk Edebiyatının Ölümsüz İsmi : Sabahattin Ali

Türk Edebiyatının Ölümsüz İsmi : Sabahattin Ali Sabahattin Ali 25 Nisan 1907 tarihinde bugün Bulgaristan’a bağlı Eğridere (bugünkü adı Ardino) şehrinde hayata gözlerini açmıştır. 1907 yılı, dünyanın bir nevi değişim yılıdır. Siyasi olaylar, Osmanlı- Balkanlar ilişkisi, ihtilal hazırlıklar içindeki bir ordu.. Böyle bir ortamda dünyaya gelmişti Sabahattin Ali. Babası Selahattin Bey bu dönemde ‘’Piyade Yüzbaşı’’ olarak görev yapıyordu. ‘’İstanbul’un asil ve eski bir ailesinin çocuğu idi babam... Çok iyi büyütülmüş, terbiye edilmişti... Askerliği o zaman en şerefli meslek zanneden ailesi kendisini Harbiye’ye vermiş, oradan zabit çıkmıştı...Tam 30 yaşında ve yüzbaşı rütbesindeyken Edirne’nin Eğridere bölgesinde bulunuyordu. Ve burda alaydan yetişme bir teğmen olan birinin kızını gördü...’’ Bu kişi annesi Hüsniye Hanım’dı. Anne ve babasının evliliğini bu cümlelerle anlatıyordu. Ondan dört yıl sonra kardeşi Fikret doğdu. Babası Selahattin Bey Sıkıyönetim Mahkemesi Başkan