Ana içeriğe atla

Felsefe (1) - Platon ve Mağara Alegorisi


Şüphesiz ki Platon günümüze kadar gelmiş geçmiş en önemli filozoflardandır. Toplum ve devlet düzenini eleştirdiği ‘’Devlet ‘’ adlı kitabının 7. Bölümünde Mağara benzetmesiyle toplumu eleştirmiştir.Tabii bu benzetmesi günümüzde de hala geçerlidir ve birçok alanda toplumu aydınlatmaya ve yol göstermeye devam etmektedir. Biz de ‘’topluma eğitimin etkisini ve doğamızın eksikliğini’’ bu alegoriyle anlatmaya çalışacağız...

Şimdi mağaranın içinde tutsak,mağaraya zincirlenmiş, dış dünyadan habersiz ve nerde olduğunu göremeyen bir insan topluluğu hayal edelim. Aynı zamanda içerde doğal ışık yoktur,duvarları rutubetli ve oldukça karanlıktır. Bu insanların görebildikleri şey sadece mağaranın duvarları ve dışarıdan yansıyan gölgelerdir. Mağaranın içindeki insanlar, dış dünyadan yansıyan gölgelerin( hayvan, insan,bitki vb.) oldukça büyüleyici olduğunu düşünürler ve doğal olarak bundan  etkilenirler. Gölgelere kendilerini o kadar kaptırırlar ki gerçek olduklarını düşünmeye başlarlar. Eğer bunları anlarlarsa hayatlarında çok başarılı olacaklarını düşünürler.

Bir gün içeride yaşayan bir mağara sakininin tesadüfen zincirleri kırılır ve  mağaradan çıkar. Gözleri gün ışığından kamaşır ve hayatında ilk kez güneş ışığıyla aydınlatılmış şeyleri görür. Bu şeyler ilk önce ona tuhaf gelir fakat sonra yavaş yavaş gözleri buna alışır. Mağara sakini aslında mağarada gördüğü şeylerin dışarıda gerçek formlarıyla karşılaşır.



‘’Daha önce bu insan yalnızca gölgelere bakmaktaydı, şimdiyse oluşun gerçek dünyasına yaklaştı. ‘’
-Platon

Bu insan, arkadaşlarına dışarıda daha gerçek bir dünya olduğunu anlatmak ve onlara yardım etmek için geri dönmeye karar verir. Tabii dış dünyaya alıştığı için artık mağarayı yadırgamaya başlar, ışıksız bir hayat dışarıda gördüklerine kıyasla oldukça zor geldiği için alışamaz ve mağarada yaşayan insanları da etkilemeyi  başaramaz.
Platon’a göre mağara alegorisi, aydınlanmış insanların hayatlarının bir alegorisidir. Felsefeyle tanışmış olan insan, aydınlanmış insandır. Bu alegoride oldukça büyük öneme sahip olan Güneş  figürü ise aklın ışığıdır.
Mağaraya dönen insanın artık mağaraya yabancılaşması ise gerçeği söyleyenlerin bilgilerini, kendini düşünmeye adamamış insanlara anlatmak istediğinde karşılaşabileceği bir durumdur. Özellikle eğitimin gelişmemiş olduğu toplumlarda sıkça görülebilir bir durumdur.
İş, mükemmel eş, yüksek statülü bir iş gibi bizi heyecanlandıran pek çok şey belki de düşündüğümüzden çok daha az gerçektir. Bunların büyük çoğunluğu kültürümüz tarafından zayıf ve kusurlu akıllarımızın duvarlarına yansıtılan gölgelerdir...
Çevremizdeki herkes özgün oldukları konusunda oldukça ısrarcı değil mi? Sebebi de çok küçük yaşlardan beridir buna inandırılıyor olmamızdır belki de.

Platon’a göre mağarada yaşamak bir seçim midir?
Platon’a göre mağarada yaşamak bir seçim değildir ve bu bizim bir hatamız da değildir. Bu sadece bir başlangıçtır. Tıpkı bir bebeğin yürümeye başlamadan önce emeklemesi, ya da konuşmaya başlamadan önce hecelemesi gibi bir başlangıçtır. Peki hikayedeki insanın hatası nerdeydi ? İnsanlara dobra bir şekilde yaptığının yanlış olduğunu söylersek biz de tıpkı mağaradakilere dışarıyı anlatmaya çalışan insan gibi hataya düşeriz. Çünkü böyle hiçbir yere ulaşamayız. Derin bir şekilde incinmelere neden olup kendimizi de tehlikeye atarız. (Örneğin Sokrates’in ölümü)
Platon’a göre çözüm dikkatlice düzenlenmiş, geniş bir şekilde uygulanan bir felsefi eğitim sürecidir. Platon’un bundan anladığıysa ‘’Sokrates metodu’’ olarak bilinen sorgulama yöntemiydi.Kimseye ders veremezsin, cezalandıramazsın ya da spesifik bir kitabı okumaya zorlayamazsın. Kimsenin çok fazla bilmediği bir konuda tevazuyla genel bir beyanda bulunarak konuya başlarsın.

‘’Wisdom starts owning up to ignorance.’’
‘’Bilgelik cehaletin itirafıyla başlar.’’

Şimdi bunu günlük hayatımızda  yer alan tartışmalarımızda değerlendirelim. Hükümetin ne yapması gerektiğini tam olarak bilmediğini, savaşın neyi başarmak istediğini, ya da bir ilişkinin nasıl yürüyeceğini bilmediğini kendine itiraf ederek başlayabilirsin. Daha sonra diğerlerinin bu konu hakkında neler düşündüğünü öğrenmeliyiz. Yavaş yavaş birlikte cevapları incelemeliyiz. Konuşmakta olduğunuz kişi veya kişiler kendinden oldukça emin olacaktır. Cevabın çok basit olduğunu ve bunu herkesin bunu bildiğini söyleyecektir. Bu meydan okuma karşısında sabırlı olmamız gerekir. Çok fazla zaman harcayıp gün boyunca bu konular üzerine konuşmaya hazırlıklı olmalıyız. Bu yöntemle beraber insanlar zamanla neyin doğru neyin yanlış olduğunu kendileri karar verebilirler ve hataları kendi akıllarıyla farkedebilirler. Önemli olan nokta; dikkatli ve sessizce dikkatleri ince noktalara çekmek, onları suçlamamak ve sinirlendirmemektir. Doğru bir öğrenme ancak böyle gerçekleşir. Kimseye kendini aptal gibi hissetmesini sağlayarak bir şeyler öğretemeyiz.
Başlangıçta hepimiz bu mağarada başlıyoruz. Fakat Platon’un  en derin anlayışından bir tanesi de burda kalmak zorunda olmayışımızdır. Dışarıya çıkış yolu da oldukça basittir.Felsefe, ışığını takip edebileceğimiz bir güneştir. Işınları sayesinde doğanın gerçek yüzü daha açık bir şekilde gözümüze görünebilir.



















Kaynak: The School of Life
               Platon ‘’Devlet’’
               Düşünbil dergisi




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Felsefe(6) - İnsan doğası gereği iyi midir, kötü müdür?

İnsan doğası gereği iyi midir, kötü müdür? İnsanın düşünce gücü bu soruya ulaştığında, insanlık için henüz çok erken sayılabilecek bir zamandı. İnsanlık, bundan yüzyıllar öncesinde insan doğası üzerine düşünmeye başlamış ve insan zihninde bazı sorular belirmişti: İnsan doğası kavramı gerçekten var mıydı? Varsa eğer neydi bu insan doğası? İyi dediğimiz neydi; kötü dediğimiz neydi? Bunları kim belirlemişti ya da nasıl belirlemişti? Tüm bu sorulara verilen cevaplar; biz insan doğası üzerine düşünmeye başladığımızdan itibaren sürekli olarak değişti ve bununla beraber düşüncelerimiz de zamanla uyum içerisine girdi. Tarihsel süreç içinde filozoflar, bilim insanları ve psikanalistler başta olmak üzere birçok düşünür bu konu hakkında temel olmuş bazı fikirler ortaya attılar. Unutmayalım ki; bu soru, iyi ve kötü kavramlarına bağlanacağı ve ahlak kurallarımız da zamanla değişmek zorunda olduğu için, ahlak felsefesi ve insan doğası hakkında, ahlak felsefesi temelinden başlayıp günümüze kadar

Felsefe (7) - Sokrates ve Etik Felsefesi

Sokrates ve Etik Felsefesi Sokrates insanları 'ruhlarına özen göstermeye' çağırırken, onların ruhlarına gerekli özeni göstermediklerini düşünmüş ve bu yolda gerekli olan özbilinçten yoksun olduklarını söylemiştir. Bu sözleri, yüksek oranla Atinalı çevresinin etkisiyle ortaya çıkmıştı. Sokrates için söz konusu olan önemli ve değerli şeyler, Atinalıların peşinden koştukları şeylerle aynı değildir. Onun etiği; Atinalıları mevcut yaşamlarından ve değerlerinden uzaklaştırmaya, gerçek ve yeni değerler oluşturmaya yönelik -sonunda kendi hayatına mal olacak kadar büyük- bir teşebbüstür. Onun gözünde insan, bir beden ve bir ruhtan meydana gelen, bir maddi bir de manevi boyutu bulunan, bileşik bir varlık olup, bunlardan insanın varlığına karşılık gelen, onu her ne ise o yapan etken ise ruhtur. Ölümsüz olan ruh karşısında, beden sadece bir araçtır. İnsanı ortaya getiren bu iki ayrı bileşen, Sokrates'e göre, iki ayrı değer türünün ortaya çıkışına sebep olur. Gerçekten var