PROBLEM ÇÖZME VE
KARAR VERME İÇİN ZEKA
Beynimiz, karar vermemizde ve karşılaştığımız problemleri
çözmede bizim en önemli kaynağımız. Beynimizin problem çözme ve karar verme
yetisine ’zeka (akıl)’ adını veriyoruz. Zekamızı istemli biçimde kullanmaya da ‘’bilinç’’
diyoruz. Tüm bunların ve kendimizin farkındalığına da ‘’benlik bilinci (ben)’’
diyoruz. Kişilik yani benlik dediğimiz ise bu süreçlerin bize özel algısal
karakteristiğinin olmasıdır. Bütün bu aktiviteler, beynimizdeki nöronlar
arasında kurulan bağlantılar sayesinde gerçekleşiyor. Nöronlardan oluşan ağ,
bizi biz yapan fizyolojik temeli oluşturuyor. Şimdi, anlatılanları
bölümlendirip daha ayrıntılı bir şekilde inceleyelim.
1.) Anlambilimsel
(Semantik ağlar ve aktivasyon dağılımı)
Bu kavram bizim belleğimizde ağlar oluşturarak yer ediyor.
Birbiriyle yakın olan bağlantılar kısa, alakası az olan çizgiler kısadır. Bu
kavramlar, karakteristik özellikleri toplarlar ve saklarlar. Örneğin, hayvan
kavramını ele alalım. Hayvan kavramı alt çizgilere ayrılarak; kuş, memeli gibi
çizgilerle kendi içinde ayrılacaktır. Örneğin kuş da kendi içinde kanarya mı devekuşu
mu gibi seçeneklerle ayrılabilir.
Belirli özellikler, sadece en tepede yani verdiğimiz
örnekte, hayvanda toplanır. Örneğin nefes alma işi; tüm hayvanları kapsar ve
tüm hayvanlarda bulunur. Bu yüzden ayrı ayrı saklamak yerine beynimiz onu en
tepede ortak ve tek bir yerde biriktirir. Altındakilere özgü olup, tüm
hayvanları kapsamayan bilgiler ise ayrı ayrı toplanır. Örneğin, A kuş türünün
sesi güzeldir bilgisi, sadece A kuş türüne yazılır ve tüm hayvanları ya da
kuşları kapsamaz. B kuşunun sesi kötü olabilir. Bülbül ve karga örneğinde
olduğu gibi…
Geliştirilmiş
Anlambilimsel Ağ
Bir kavram hakkında düşündüğümüzde ona bağlı diğer kavramlar
da gün yüzüne çıkmaya başlar. Beynimizdeki tüm fikirler birbiriyle bağlantı
içindedir. Buna aktivasyon yayılımı denmektedir. Örneğin, ‘Ambulans ‘ kavramını
ele aldığımızda; beynimiz bize ambulansın rengini, birinin rahatsızlandığını veya
öldüğünün çağrışımını direkt olarak verir ve ambulans kavramı beynimizde çeşitli
çağrışımlarla canlanır. Tüm bu olaylara ‘aktivasyon yayılımı’ denir.
2.) Problem Çözme
Problem çözme yeteneğimiz, hayatımızı birçok yönden
etkiliyor. Özellikle günümüz dünyasında geleceğimizi şekillendiren en önemli
yetilerimizden birisi olduğu gerçeği şüphe götürmezdir. Gün içinde birçok
problemle karşı karşıya geliyoruz. Bazılarını rahatlıkla çözebilirken,
bazılarını da çözmekte oldukça zorlanıyoruz. Karşılaştığımız problemleri, iyi
tanımlanmış problemler ve kötü tanımlanmış problemler olarak ikiye
ayırabiliriz. İyi tanımlanmış problemlerin, başlangıç ve bitiş noktaları
nettir. Örneğin; karanlık odayı nasıl aydınlatabileceğimizi rahatlıkla biliriz
ve aydınlık problemini çözebiliriz. Kötü tanımlanmış problemlerde ise,
başlangıç ve bitiş noktaları daha muğlaktır. Örneğin, ‘İyi hayat nasıl
yaşanılır?’ sorusu gibi. Bu problemlere her zaman kolay çözüm üretemeyebiliriz.
Üzerine bolca düşünmemiz gerekir ve hatta bazen üzerine çok düşünsek bile
değişkenlik gösterdiği için çözüm üretmemiz oldukça zordur.
Problem çözme
yöntemleri
-Deneme-Yanılma: Günlük
problemlerimizde belki de en sık başvurduğumuz yöntemdir. Örneğin; şifremizi
unuttuğumuzda şifreyi bulana kadar deneriz. Bu işlem çok uzun sürer ve ne zaman
doğru şifreyi bulacağımız ise net değildir. Bizim için pek verimli bir yöntem
olmayabilir.
-Algoritma: Bu
yöntemde sonuca adım adım gideriz. Doğru sonuca ulaşana kadar farklı yöntemler
deneriz. İşlem yine çok uzun sürer fakat kesin sonuca ulaşırız.
-Kestirimsel: Bu
yöntem ise çağrışımlarla ilerler ve diğerlerine göre en hızlı yöntemdir. Muhtemeli
yakalamayı çalışırız. Şifreyi bulmaya çalışırken, bize çağrışımlar yaratan
seçenekleri deneyerek sonuca daha kesin ve daha hızlı ulaşırız. Kestirimsel problem
çözme yöntemini iki şekilde anlamakta fayda var.
*Amaç-Araç ilişkisi:
Ana problemi, küçük problemlere bölerek çözüme ulaşmaya çalışırız. Alt problemin
en büyüğünden çözmeye başlarız. Örneğin; yurtdışına çıkmak istiyorumdur ve
vize, para, uçak bileti gibi problemlerim vardır. Yurtdışına çıkmam için gereken
en büyük alt başlık paradır. Diğer sorunlara nazaran en büyük etkendir.
*Geriye doğru
çalışma: Hedef durumdan, şimdiki duruma doğru giderek problemi çözmeye
çalışmaktır. Yani sonuçtan hareket edilerek ve arada yapılan işlemler tersine
çevrilerek ilk bilgiye ulaşılır.
Kibrit Çöpü ve
Eşkenar Üçgen Problemi
6 kibrit çöpünden 4 tane eşkenar üçgen oluşturmayı deneyelim…
Beynimiz çoğu zaman iki boyutlu düşünmeye alıştığı için ilk anda nasıl
çözeceğimize dair bir fikir oluşmayabilir. Beynimizin bu takılıp kalma haline ‘fiksasyon’
denir. Çözüm için üç boyutlu düşünmemiz gerekmektedir. Yani üç boyutlu piramit
oluşturursak eğer doğru sonuca ulaşabiliriz.
Bir problemi ele aldığımızda, kavrayış aşaması çok önemlidir.
En iyi şekilde çözüm üretmek için, problem üzerine kuluçkaya yatarak uzun süre
düşünmemiz gerekebilir. Tam düşünmeyi bıraktığımız anda bir anda aklımıza
gelebilir. Tıpkı tüm gün mırıldandığımız ama adı asla aklımıza gelmeyen şarkılar
gibi alakasız bir zamanda da aklımıza gelebilir…
3.) Karar verme
Köpek balığı ısırması sonucu ölme ihtimali mi, yoksa havai
fişek ile ölme ihtimali mi daha yakındır? Bu sorunun cevabı çevreye göre
değişiklik gösterir. Eğer çevremizde köpek balıklarının saldırısına uğrayan
insanlar varsa ve onları görüyorsak, bizim için köpek balığıyla karşılaşıp ölme
ihtimali daha yakındır. Tabii aynı durum havai fişek kaynaklı ölme ihtimali
için de geçerlidir. Bu problemde sonuca ulaşmak için kestirme bir yol
belirleriz. Tüm köpek balıklarını ve hava fişekleri düşünüp beynimizde olaya
dair bir karşılaştırma yaparız ve bu şekilde hangisi bize yakın ölümü
çağrıştırıyorsa onu seçeriz. Kestirme yolunda, aklımıza ilk gelen örnekleri ele
alırız ve öyle çözüme ulaşmaya çalışırız. Temsil edilebilirlik kestirme yolunda
ise, örnekleri karşılaştırıp karar verme sürecimizi başlatırız. Zamanla çakışma
yanılgısına düşsek bile bizim için en mantıklı olanı seçmeye çaba gösteririz.
Ön yargılar
Ön yargı, bir kişi ya da olaya ilişkin yeterli bir bilgi
edinmeden, önceden, peşin bir karara varmış olma durumudur. Karar verme
sürecimizi olumsuz yönden etkiler ve gerçeğe ulaşmamızı zorlaştırır. Doğru
karar verebilmemiz için ön yargılarımızdan mutlaka korunmalıyız ve ön yargılarımızı
yok etmeliyiz. Ancak bu şekilde bir sorunun üstesinden gelir ve kararlarımızdan
memnun kalırız. Burada dikkat etmemiz gereken bir nokta da ön yargılarımızın
zaman zaman doğru olabileceğidir. Bazı durumlarda ön yargılarımız, doğru
çıkabilir fakat burda önemli olan nokta her zaman doğru olmadığıdır ve ön yargılarımızın
ilişkilerimizi ve karar verme süreci kötü etkileme riskidir. Ne kadar
yargılarımızdan kurtulursak bizim için o kadar iyi…
4.) Zeka
Zeka; deneyimlerden ders almayı, problem çözmeyi ve
bilgileri kullanarak yeni durumlara uyum sağlayabilmeyi mümkün kılan zihinsel
niteliklerimizdir. Birçok zeka ayrımı olsa da genel zeka anlayışımız tektir.
Sözel ve sayısal yeteneklerimiz ise farklı olabilir. Bazı psikologlar zekayı üç türe ayırırlar:
Analitik zeka, yaratıcı zeka ve pratik zeka. Bazıları ise buna ek bir zeka
türünü eklerler: Duygusal zeka. Toplamda dört tür olarak ele alırsak
yeteneklerimize göre genel zekamızı da belirleriz. Belirli testler sonucunda ise kendi
zeka düzeyimizi öğrenebiliyoruz. Bunlardan en çok bilineni olan IQ testi ise sadece analitik zekayı doğruya
yakın şekilde ölçmektedir.
Akışkan ve Kristalize Zekâ (Akışkan zekayı geliştirme)
Psikolojide, akışkan ve kristalize zekâ
başlangıçta Raymond Cattell tarafından tanımlanan genel zekâ faktörleridir.
Akışkan ve kristalize zekâ kavramları Cattell'in öğrencisi John L. Horn
tarafından daha da geliştirilmiştir.
Akışkan zekâya da akıl yürütme, geçmişten gelen herhangi bir bilgiden bağımsız olarak gelişen problemleri mantık yürüterek çözme kapasitesidir. Bu problemleri analiz etme, onları destekleyen örüntü ve ilişkileri belirleme ve bunları mantık kullanarak değerlendirme bir yetenek gerektirir. Tüm mantıksal problem çözme için bu gereklidir. Akışkan akıl yürütme, tümevarımlı ve tümdengelimli akıl yürütmeyi içerir.
Kristalize zekâ, beceri, bilgi ve deneyim kullanma yeteneğidir. Bellek ile eşit değildir, ancak uzun süreli belleğe ait bilgilere erişmeye dayanır. Kristalize zekâ, kişinin kelime dağarcığı ve genel bilgisiyle büyük ölçüde gösterildiği gibi, kişinin yaşam boyu göstermiş olduğu zihinsel başarısıdır. Edinilen deneyimler kişinin bilgisini genişletme eğiliminde olduğundan, bu deneyim de yaş aldıkça bir şekilde gelişir.
Terimler biraz yanıltıcıdır, çünkü biri diğerinin
"kristalize" bir şekli değildir. Aksine, ayrı nöral ve zihinsel sistemler
olduğuna inanılmaktadır. Kristalize zekâ, bir kişinin genel bilgi, kelime
dağarcığı, sözcük ve sayıları kullanarak akıl yeteneği derinliği ve genişliği
ile belirlenir. Akışkan zekâ ile etkileşimde olan eğitim ve kültür deneyiminin
ürünüdür.
Genetik mi, Çevre mi?
Zekanın gelişiminde genetik mi daha etkili yoksa çevre mi
daha etkilidir? Psikologlar bu sorunun cevabını bulmak için bir deney
yapmışlardır. Bu deneyde ele alınan denek grupları şu şekildedir:
-Tek yumurta ikizi ve birlikte yaşayan iki kişi
-Tek yumurta ikizi ve ayrı yaşayan iki kişi
- Çift yumurta ikizi ve birlikte yaşayan iki kişi
1. grupta en yüksek korelasyon puanı yakalanır. Yani tek
yumurta ikizi ve birlikte yaşayan iki kişinin zeka puanları birbiriyle en yakın
olan grup olmuştur. Ardından en yüksek korelasyon puanını kaydeden grup 2. Grup
olmuştur. Yani tek umurta ikizi olup farklı çevrelerde yetişen ikizlerde 1. Gruba
göre daha fazla zeka farklılığı görülmüştür. Bu da çevrenin etkisine bariz bir
örnek olarak gösterilebilir. 3. Grupta ise en düşük korelasyon puanı yakalanır.
Yani çift yumurta ikizi olup birlikte yaşayan iki kişinin zeka düzeyi farkı da
bize genetiğin zekanın üzerindeki etkisini göstermektedir. Sonuç olarak zekayı
etkileyen tek bir faktör yoktur. Genetik de çevre de belli düzeylerde zekanın
gelişimini etkilemektedir.
Bir başka görüş ise zekanın sabit mi, yoksa gelişebilir bir
nitelik mi olduğu sorusudur. Bu sorunun cevabı günümüzde çok nettir. Zeka,
oldukça geliştirilebilir bir niteliktir. En basitinden ters el kullanmak,
alışılmışın dışında hareket ederek beyni daha fazla çalıştırmaya zorlamak, yeni
bir müzik aleti çalmayı öğrenmek ve başka birçok şekilde zekamızı
geliştirebiliriz. Zekamızı geliştirdikçe hayatımızdaki birçok probleme çözüm
üretip, doğru kararları vereceğiz…
Kaynakça:
Khanacademy
Pandora akademi
Acıkmavi.org
Yorumlar
Yorum Gönder