Gogol’un Paltosu
Nikolay Vasilyeviç Gogol, Ukrayna asıllı Rus
roman ve oyun yazarıdır. Dünya edebiyatında da önemli bir yere sahiptir. En çok tanınan eserleri ; Palto, Bir Delinin Hatıra
Defteri ve Ölü Canlar’dır. Rus edebiyatının en önemli yazarlarından Dostoyevski’nin de dediği gibi:
‘Hepimiz Gogol’un paltosundan
çıktık.'
Dostoyevski gibi önemli birçok yazarın da saygısını kazanmış bu eser, Gogol’un
en önemli eserlerindendir. Otuz dakikada dahi okuyabileceğimiz kadar kısa olması bir
yana; sade ve özgün bir dile sahip olması da hikayemizi oldukça eşsiz kılıyor.
Hikayenin ne anlatmak istediği konusunda ise birçok anlam çıkartılabilir. Belki
de bu eseri dahiyane hale getiren en
büyük etken de budur. Oldukça özgün ve derinlikli olması…
Hikayemizin ana kahramanı; Akaki Akakiyeviç
adında, Rusya’da sıradan bir devlet dairesinde çalışan orta sınıftan birisidir.
Dönemin Rusya’sında orta sınıfın alım gücünün pek fazla olmadığı düşünülecek
olursa maddi durumu da pek yerinde değildi. Kendisine kalmış ne bir miras
vardır, ne de bırakacak bir mirası.
Akaki, bir
gün eski paltosunu yaptırmaya terzisinin yanına gider ve eskimiş paltosunu
düzelttirip yaptırmak ister. Fakat gelgelelim ki mahalledeki terzisi Petrovic
ona, eski paltosunu düzeltmenin imkansız olacağını söyler. Eski paltosunu
düzeltmek çok masraflıdır, düzelse bile bu maliyete girmeye değmez. Petrovic
ona yeni bir palto dikeceğini söyler.
Eskisinden daha güzel ve Akaki’nin üstüne göre, oldukça şık bir paltoyu
onun için dikebileceğini Akaki'ye iletir. Yeni paltosu
için Petrovic’in belirlediği ücret Akaki’nin
memur maaşının çok üstündedir. Akaki, maaşından kendisine kalan parasını
biriktirip aylarca beklemeliydi. Terzi
Petrovic’e bu parayı biriktip geleceğini söyler ve çalışmaya başlar. İş yerinde
beklemediği anda bir ikramiye kazanır ve paranın neredeyse yarısını böylece
kazanır. Geriye kalan yarısı için de yaklaşık üç ay çalışır ve sonunda parayı
biriktirip Petrovic’in yanına gider.
Terzi Petrovic ile beraber en güzel kumaşları ve deriyi seçerler. Petrovic, iki
hafta boyunca büyük bir özen göstererek paltoyu dikmeyi başarır ve paltosunun
sürekli hayalini kurup; çok çalışan Akaki’nin eline geçer. Akaki artık
paltosuna kavuşmuştur.
Akaki, paltosunu ilk giydiğinde kendisini dünyanın en
güçlü, en saygın insanı olarak hissetmeye başlamıştır. İş yerine gittiğinde
herkes paltoya imrenerek bakmış, memurumuzun paltosuna olan tutkusu da iyice
büyümüştür. Paltosunu her şeyden sakınıyor, bir zarar görmemesi için çok
çabalıyordu, ta ki bir gün köprüden geçerken etrafını saran iki-üç tarafından
gasp edilene kadar. Hem paltosu gasp edilmiş, hem de paltosunu almaya
çalışırken dayak yemiştir Akaki. Paltosunu, böylesine talihsiz bir şekilde
kaybetmek Akaki’yi çok kötü etkilemiştir. Ne kadar üzgün olsa da, paltosunu
geri almak için elinden geleni yapacağına olan inancı da tamdır. Devlet
dairesinde, arkadaşları aracılığıyla üst düzey olmasa da kendisinden üstte olan
bir devlet memuruyla bir görüşme ayarlamayı başarır. Paltosunu ancak bu şekilde
geri getirebilirdi. Çünkü artık elinde ne o kadar para, ne ikramiye şansı ne de
çalışacak güç kalmıştır. Tek çözüm yolu emniyetle bu işi çözmektir. Malum
kişiyle görüşen Akaki, ona paltosunun bulunmasının hızlanması için yalvarsa da,
adamın oldukça sert ve aşağılayıcı tavrından oldukça etkilenir. Mühim şahsın
tavrı Akaki’ye karşı serttir: ’ Sen benim kim olduğumu biliyor musun?’
Mühim şahsın sert sözleri ve tavrı Akaki’nin
beyninden asla çıkmaz. Paltosuna giden tek yol da böylece kapanmış olur. Akaki, kendisini çok zor eve atar ve burada fenalaşır. Doktorlar da Akaki’nin
ölümüne engel olamaz ve kimsesiz Akaki, sessiz bir şekilde hayatını kaybeder.
Olaylar Akaki’nin ölümünden sonra farklı bir boyut almaya başlar. Akaki’nin
paltosunu kaybettiği köprüde bir hayalet belirir ve yoldan her geçen insanların paltosunu gasp etmeye başlar.
Bu hayalet, her geçen gün daha da alevlenir ve başka köprülerde de yoldan
geçenlerin paltosunu gasp etmeye başlar. Bu kişi, bekçilerin görebildiği
kadarıyla Akaki’nin hayaletidir. Tüm şehre korku salmaya başlayan Akaki’nin
hayaleti, bir gün mühim şahsı üstünde paltosuyla bulur ve onun üzerindeki
paltoyu büyük bır hırsla üstüne geçirir ve ortadan kaybolur. Bir daha da asla
görünmez. Mühim şahıs ise o günden sonra, kendisiyle görüşmeye gelen kimseye
Akaki’ye davrandığı gibi davranmaz, onlara ağır sözler edip aşağılayamaz. Gogol’un hikayesi
ise burada son bulur.
Anlam Arayışı
Gogol’un bu hikayesine dönüp baktığımızda,
aslında paltonun Akaki için ulaşılması gereken bir amaç haline geldiğini görüyoruz. Akaki paltosunu elde etmek için çok çalışmış, bir gün onu elde etmiş
ve elinden geleni yapsa da paltosunu bir gün talihsiz bir şekilde kaybetmiştir.
Paltosunu geri almasına engel olup, ona kötü davranıp adeta ölüme sebep olan
mühim kişiden de intikamını bir hayalet olarak almayı unutmamıştır. Mühim
kişinin hayatına yaptığı etki ise, hikayenin sonlarında vurgulanmıştır. Mühim
kişi, devlet dairesinde çalışan memur Akaki’nin hayatının tek anlamı haline
gelen paltosu için hiçbir şey yapmamıştı ve cezasını da almıştı. Akaki ise
hayattaki tek tutkusu haline gelen kendi
paltosuna kavuşamasa da mühim kişinin
paltosunu alarak ona büyük bir ders vermiştir.
Akaki ve paltosunun ilişkine gelirsek; Akaki
paltoya her geçen gün daha da büyüyen bir tutkuyla bağlanmıştır. Öylesine büyük
bir tutku sarmıştır ki; paltosu olmadan adeta yaşayamamıştır. Akaki’nin
hayatından anlayacağımız şey ise paltoya duyduğu derin tutkusunun ona
yaşattıklarındadır. Böylesine tutkuyla bağlandığımız bir objenin bizi aslında
mutlu etmeyeceği, etse dahi bu mutluluğun kalıcı olmayacağı aşikardır. Gogol’un
hikayesinde palto olan obje, herkesin hayatında farklı şekillere bürünebilir.
Kaybedilen objeye olan tutkumuz ise her geçen gün giderek artar ve bizim için
vazgeçilmez haline gelebilir. Sürekli olarak kaybettiğimiz objeyi düşünür ve sadece
onu arzular, yerini doldurma ihtiyacı bile duyamayız. Akaki için de palto, böyle
bir şekil almıştır. Öldükten sonra bile peşini bırakmamış, paltosunu geri
alamasa da intikamını bu şekilde almış, yaşarken elinden kaybettiği tutkusuna 'hayalet' olarak kavuşmuştur .
''Dünyada iki tane trajedi vardır. Biri kalbinizdeki tutkuyu yitirmek, diğeri ise kaybettiğiniz tutkuyu geri kazanmaktır.''
George Bernard Shaw
Kaynakça: Palto, Nikolay Vasilyeviç Gogol
Merhabalar Ebru Hanım, oyununu da tavsiye ederim; gayet başarılı bulmuştum. Yazınızı da okuyacağım çok teşekkür ederim, iyi günler.
YanıtlaSil