Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Felsefe(4) - Doğunun Yüce Öğretmeni: Konfüçyüs

Doğunun Yüce Öğretmeni: Konfüçyüs "Kendine yapılmasını istemediğin şeyi bir başkasına yapma." M.Ö. 551 yılında hasta bir askerin soyunun devamı için bir oğula ihtiyacı vardı. Yanına genç bir kadın alıp kutsal bildikleri bir dağa çıkıp dua ettiler. Doğan erkek çocuk artık hasta bir askerin soyunun devamını sağlamakla kalmayacak, büyük Çin imparatorluğunu da belki de yıkılmaktan kurtaracaktı. Bu kişi nam-ı değer Usta Kong, Çince Kong Fuzi, ve bizim bildiğimiz ismiyle Confucius... Dünyaya geldiği dönemde Çin devleti oldukça güçlü bir medeniyete sahipti ve oldukça büyüktü. Tek bir kral vardı ve otoritesi çok kuvvetliydi, tüm gücü yüklenmişti. Sistem krala dayalıydı. Fakat Konfüçyüs büyüme aşamasına geldiğinde Çin'deki sistem yerini bir kaosa dönüşmekteydi. Aileler ailelere saldırıyor, kitlesel silah üretimi oluşuyor, toplumda bir dağılma baş gösteriyordu. Tüm bunlar elbette ki Konfüçyüs'ün düşüncesinin oluşmasında onu etkileyecekti. Konfüçyüs, tarih, şiir ve d

Edebiyat (4) - Edebiyatta Güzelin İsmi: Oscar Wilde

''Dehamı hayatımla gösterdim, yazdıklarımla ise yalnızca yeteneğimi sergiledim.'' Oscar Wilde, modern edebiyatın önemli öncülerinden biri olarak görülür. Yalnızca romanları ve şiirleri ile değil, sanat ve edebiyat üzerine yazdığı eleştirileri ile de 20. yüzyılın avangardı üzerinde etkili olmuştur. Onun en önde gelen eseri, kendisinin de belirttiği gibi kuşkusuz hayatıydı. Çarpıcı ve bir o kadar da komik söz oyunlarıyla örülü, kendisine özgü bir konuşma retoriği geliştirmiştir. Çarpıcı takıntılarıyla ve olaylarla dolu hayatıyla da dünya edebiyatında yer etmiş, özgün bir karakter olmayı başarmıştır. Ünlü ailesi ve Oscar'ın çocukluğu Oldukça tuhaf birisi olarak tanıdığımız Oscar Wilde'ı tanımak için öncelikle aile hayatından başlamak en doğrusu olacaktır. Ailesinden birçok bakımdan etkilenmiştir. Yazma yeteneğini, yaşadığı dönemin tanınmış İrlandalı şairi olan annesinden almış olduğu ise tartışılmaz bir gerçektir. Annesinin giyimi tuhaf anlaşılabilecek tarzd

Psikoloji (2) - Problem Çözme ve Karar Verme için Zeka

PROBLEM ÇÖZME VE KARAR VERME İÇİN ZEKA Beynimiz, karar vermemizde ve karşılaştığımız problemleri çözmede bizim en önemli kaynağımız. Beynimizin problem çözme ve karar verme yetisine ’zeka (akıl)’ adını veriyoruz. Zekamızı istemli biçimde kullanmaya da ‘’bilinç’’ diyoruz. Tüm bunların ve kendimizin farkındalığına da ‘’benlik bilinci (ben)’’ diyoruz. Kişilik yani benlik dediğimiz ise bu süreçlerin bize özel algısal karakteristiğinin olmasıdır. Bütün bu aktiviteler, beynimizdeki nöronlar arasında kurulan bağlantılar sayesinde gerçekleşiyor. Nöronlardan oluşan ağ, bizi biz yapan fizyolojik temeli oluşturuyor. Şimdi, anlatılanları bölümlendirip daha ayrıntılı bir şekilde inceleyelim. 1.) Anlambilimsel (Semantik ağlar ve aktivasyon dağılımı) Bu kavram bizim belleğimizde ağlar oluşturarak yer ediyor. Birbiriyle yakın olan bağlantılar kısa, alakası az olan çizgiler kısadır. Bu kavramlar, karakteristik özellikleri toplarlar ve saklarlar. Örneğin, hayvan kavramını ele alalı

Psikoloji (1) - Erich Fromm ve Sevgi Kavramı

Sevgi Nedir? Bütün sevgi kuramlarının insan kuramıyla, insan varoluşu kuramıyla, başlaması gerekir. Hayvanlarda sevgiye, daha doğrusu sevginin yerini alan bağlılıklara bakarsak; bunların içgüdüleri gerçekleştirmeye yarayan araçlardan başka bir şey olmadığını görürüz. İnsanda gördüklerimiz de bu içgüdüsel araçların kalıntılarıdır. İnsan varlığının temelinde yatan gerçek, onun hayvanlar evreninden, içgüdüsel uyumlardan kurtulması, kopmasa da doğayı aşmasıdır. Doğanın bir parçasıdır insan. Ama kopmuştur, dönemez artık ona; doğayla insanın bir olduğu ilk durumdan çıkmıştır artık...  Birey olsun, tüm insanlık olsun doğmakla, kesin olan içgüdüler ölçüsünde k esin olan bir durumdan, kesin olmayan belirsiz ve açık olan bir duruma atılmıştır. Yalnız geçmişte vardır kesinlik; gelecekteki tek kesin şey ise ölümdür.  İnsan, aklıyla her şeyin üstündedir. Kendisinin bilincinde olan yaşamdır; kendisinin, öteki insanların, geçmişin, gelecekte olabileceklerin farkındadır. Kendisini ayrı bir bütün

Serbest Patika (2) - Kadınlara Dayatılan Güzellik Algısı

Kadınlara Dayatılan Güzellik Algısı Bu yazıda bazı sorularla toplumumuzdaki değişen güzellik algısını sorgulayacağız. Aslında hepimizin bildiği fakat kimsenin de aslında pek bilmek istemediği bir güzellik dayatmasını tartışmak istiyorum. Kusursuz olmanın sanıldığı kadar güzeli yansıtmadığını ve her dönem ciddi şekilde değişen güzellik anlayışımızın sebeplerini inceleyerek, bize dayatılan güzellik algısının pek de doğal koşullarda oluşmadığını izah etmeye çalışacağım. Çağlar boyu toplumsal güzellik anlayışı ciddi değişiklikler ve evrimler geçirmiştir. Bunda dönemin koşullarının da şüphesiz etkisi vardır. Örneğin avcı-toplayıcı toplumda kadınların daha iri, kilolu olması olağan bir durum olduğundan takdir edersiniz ki; güzellik algısı da bu şekilde oluşmuştur. Rönesans dönemindeki kadın figürüne bakacak olursak günümüz güzellik anlayışıyla ilgili yine ciddi farklar görebiliriz. Örneğin ülkemizde bugün en çok estetiği yapılan organımız burun... Rönesans döneminde 'kemikli buru

Felsefe (3) - Stoa Felsefesi ve Stoacı Hayat Anlayışı

Stoa Felsefesi ve Stoacı Hayat Anlayışı Stoacılık, M.Ö. 3. Yüzyıl'da Kıbrıslı Zenon tarafından kurulmuş bir felsefe okuludur. Bu okul zaman içinde bazı değişiklikler geçirerek Roma düşüncesine hakim olmuş, onun resmi felsefesi haline gelmiştir. Stoa felsefesinde, geçmişte yaşamış Sokrates, Kinikler ve hatta Diyojen 'den izler bulmak mümkündür. Stoa felsefesi, şüphesiz ki bu isimlerden etkilenmiştir. Stoacılık, Kinikliğin devamı niteliğinde olmasına rağmen önemli bir noktada onlardan ayrılır. Kinikler dünyanın reddedilmesini, terk edilmesini isterler. Stoacılara göre ise bu gerekli değildir. Kendilerine kayıtsız kalmayı bildikten sonra maddi başarıların veya hazların bir zararı yoktur. Aynı şekilde toplumsal hayat, hükümet, evlilik gibi Kiniklerin reddettikleri şeyleri veya kurumları da, Stoacılar kategorik olarak reddetmezler; yeter ki bu şeylere bağlı kalınıp özgürlük reddedilmesin.  ''Elimde olanda iradeci, elimde olmayana kaderci, ikisini birbirinden ayır

Edebiyat (3) - Alıntılarla ‘’Genç Werther’in Acıları’’

Dünya edebiyatının en büyük yazarlarından biri olan Johann Wolfgang von Goethe, 1749 yılında Almanya’da dünyaya gelmiştir. Yalnızca edebiyatla değil eğitim, doğa bilimleri ve felsefe de içinde olmak üzere pek çok konuyla yakından ilgilenmiştir. Goethe 1774 yılında, henüz yirmi beş yaşındayken ‘’Genç Werther’in Acıları’’ kitabını yazmıştır. Kitabın yazımı iki hafta kadar sürmüştür ve bu süre oldukça azdır. Mektup-roman içerikli bu kitap, üç bölümden oluşmaktadır. İlk iki bölümü Werther’in dostu Wilhelm’e yazdığı mektuplardır, son bölümde ise olay akışı üçüncü kişi tarafından aktarılmaktadır. Werther’in Lotte’ye karşı beslediği doyumsuz aşk bir o kadar da imkansızlıklarla çevrilidir. Lotte, Albert ile evli olduğu için her zaman Werther’e karşı mesafeli durmuştur. Werther ise her zaman Lotte’ye karşı olan doyumsuz aşkını doruklarda hissetmiştir, buna engel olamamış, hatta olmak da istememiştir. Sonrasında ise doyumsuz aşık Werther, zaman zaman acı çektiği, zaman zaman mutlulukta