Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Felsefe (8) - Foucault: Hapishane ve Okul ilişkisi

Dört duvar, kapalı bir alan, sürekli bir izlenim, yoklama kağıtları ve güvenlik görevlileri… Tüm bunların hepsi, hapishaneyi bir okulla benzer kılmaktadır. Temelinde ise, ‘otoriter’ bir fikir yatmaktadır. İlkçağdan itibaren insan toplulukları, kendilerini yönetecek ve sınırları çizerek, liderlik edecek bir insana ya da güce ihtiyaç duymuşlardır. Bu güç, kimi zaman Eski Mısır’da olduğu gibi bir tanrı, kimi zaman feodal dönemlerde olduğu gibi ‘tek bir kişi’;   kimi zaman ise modern toplumlarda gördüğümüz şekliyle ‘devlet’ olmuştur. İktidar tüm çağlarda varlığını sürdürmüştür, sürdürmeye devam edecektir. İşin tuhaf yanı ise, hapishanedeki iktidarın, okuldaki iktidardan pek bir farkının olmamasıdır aslında. Bu yazıda da öncelikle hapishanedeki iktidar kavramını inceleyip, daha sonra hapishane ve okul ile ilişkisi üzerinden eğitime olan etkisine Foucault’nun bakış açısıyla birlikte değineceğim. Gözün İktidarı 18. yüzyıldan itibaren imparatorluklar, otoriter kontrol sistemlerin

Serbest Patika (3) - Kadın ve Erkek Eşitsizliği

Kadın ve Erkek Eşitsizliği Bu yazıda, kadın erkek eşitsizliğinin bazı nedenlerini ve beraberinde getirdiği sonuçları çeşitli istatistiklerle incelemeye çalışacağım. Toplumların büyük bir sorunu haline gelmiş bu eşitsizliğin kaynağını görmeye çalışacak, yapılan bazı uygulamaların neden başarıya ulaşmadığına dair de birtakım yorumlarda bulunacağım. Günümüzde hala bazı ülkelerde durdurulamayan, çözüm yolunda ise gerekli adımların atılmadığı veya bazı adımlar atılsa bile hala yetersiz kaldığı, her geçen gün ülkemizde kadın cinayetlerinin artmasıyla beraber de bizleri derinden etkileyen ve giderek artan bir sorun olarak; kadın haklarının eşitsizliğinden bahsedeceğim. Yazının temel gayesi, yasaların getirmeye çalıştığı kuramsal farkındalık dışında tecrübe ettiğimiz günlük yaşamda kadın ve erkek eşitliğine dair bireylerde bilinç oluşturmaya çalışmaktır. Temennim ise kadının ve erkeğin, eşit haklara ve fırsatlara sahip olması; toplumun her alanında eşit değer görmesinden başka bir şey değildi

Felsefe (7) - Sokrates ve Etik Felsefesi

Sokrates ve Etik Felsefesi Sokrates insanları 'ruhlarına özen göstermeye' çağırırken, onların ruhlarına gerekli özeni göstermediklerini düşünmüş ve bu yolda gerekli olan özbilinçten yoksun olduklarını söylemiştir. Bu sözleri, yüksek oranla Atinalı çevresinin etkisiyle ortaya çıkmıştı. Sokrates için söz konusu olan önemli ve değerli şeyler, Atinalıların peşinden koştukları şeylerle aynı değildir. Onun etiği; Atinalıları mevcut yaşamlarından ve değerlerinden uzaklaştırmaya, gerçek ve yeni değerler oluşturmaya yönelik -sonunda kendi hayatına mal olacak kadar büyük- bir teşebbüstür. Onun gözünde insan, bir beden ve bir ruhtan meydana gelen, bir maddi bir de manevi boyutu bulunan, bileşik bir varlık olup, bunlardan insanın varlığına karşılık gelen, onu her ne ise o yapan etken ise ruhtur. Ölümsüz olan ruh karşısında, beden sadece bir araçtır. İnsanı ortaya getiren bu iki ayrı bileşen, Sokrates'e göre, iki ayrı değer türünün ortaya çıkışına sebep olur. Gerçekten var

Edebiyat (6) - Oblomov Olmak

Oblomov Olmak Bazı roman karakterleri vardır ki; tüm gerçekliğiyle bazen kendi içimizde bazen de çevremizde yaşamaktadır. Edebiyat ve roman da işte tam olarak burada başlıyor; günlük yaşamda gördüğümüz fakat tanıyamadığımız hayatları kitabı açtığımızda karşımıza çıkartıyor. O hayatların içine dahil olabilmemizi ve karakterleri, aynı zamanda farklı hayatları, anlamamızı sağlıyor. Oblomov da gerek yaşantısıyla, gerek de kendine özgü karakteriyle tam olarak böyle bir karakterdir. Olabildiğince çok karşılaştığımız için yüzü tanıdık ve toplumda yeri olan bir insan tipidir Oblomov. Kitabı okuyan herkes, kendisinde Oblomov'u görür veya çevresinde Oblomov olmaya aday birisini kolayca bulur ve zihninde Oblomov karakterini rahatlıkla hayal edebilir. Gonçarov, 1 ay gibi kısa bir sürede bu eseri yazsa da, daha öncesinde yazdığı kısa öykülerle de kafasındaki Oblomov tipini 10 yıl gibi birikmiş bir sürede esere dökmüştür. Eser, özellikle Rusya'da çok popüler olmuş ve bir süre

Felsefe(6) - İnsan doğası gereği iyi midir, kötü müdür?

İnsan doğası gereği iyi midir, kötü müdür? İnsanın düşünce gücü bu soruya ulaştığında, insanlık için henüz çok erken sayılabilecek bir zamandı. İnsanlık, bundan yüzyıllar öncesinde insan doğası üzerine düşünmeye başlamış ve insan zihninde bazı sorular belirmişti: İnsan doğası kavramı gerçekten var mıydı? Varsa eğer neydi bu insan doğası? İyi dediğimiz neydi; kötü dediğimiz neydi? Bunları kim belirlemişti ya da nasıl belirlemişti? Tüm bu sorulara verilen cevaplar; biz insan doğası üzerine düşünmeye başladığımızdan itibaren sürekli olarak değişti ve bununla beraber düşüncelerimiz de zamanla uyum içerisine girdi. Tarihsel süreç içinde filozoflar, bilim insanları ve psikanalistler başta olmak üzere birçok düşünür bu konu hakkında temel olmuş bazı fikirler ortaya attılar. Unutmayalım ki; bu soru, iyi ve kötü kavramlarına bağlanacağı ve ahlak kurallarımız da zamanla değişmek zorunda olduğu için, ahlak felsefesi ve insan doğası hakkında, ahlak felsefesi temelinden başlayıp günümüze kadar

Felsefe (5) - Aforizmalarla Epiktetos'un Mutluluğunu Anlamaya Çalışmak

Aforizmalarla Epiktetos'un Mutluluğunu Anlamaya Çalışmak Dünyadaki bütün büyük çaplı değişimler, beraberinde yeni ahlak kuralları doğurup geleneksel ahlak kurallarının yerini alıyor. Büyük İskender'in ölümüyle hızla değişmeye başlayan dünya düzeni de sonucunda, temelinde ahlak olan bir felsefeyi doğurdu: Stoa felsefesi. (bknz. Stoacı hayat anlayışı) Epiktetos da bu felsefenin ikinci döneminin,(Zenon ve Seneca'dan sonra) öncüsü olmayı başarmıştır. Gerek felsefesiyle gerek de yaşam tarzıyla Epiktetos felsefesini ortaya koymuş ve değişen ahlak düzeninde önemli bir yer edinmiştir. Yaşam tarzına özellikle vurgu yapmamın sebebi; ahlak kurallarında yol gösterici insanların genelde tezat bir yaşam tarzını seçmeleridir. İstek, arzu ve tutkularını öz iradesi ile yöneterek kendi yaşamında neredeyse sıfıra indirmiştir Epiktetos. Çünkü ancak böyle yaşayarak mutlu bir hayata ulaşacağını düşünmüştür. Tıpkı Buddha gibi... Epiktetos köle olarak başladığı hayatını bir ekolün önemli tems

Edebiyat (5) - Gogol'un Paltosu

Gogol’un Paltosu  Nikolay Vasilyeviç Gogol , Ukrayna asıllı Rus roman ve oyun yazarıdır. Dünya edebiyatında da önemli bir yere sahiptir. En çok tanınan eserleri ; Palto, Bir Delinin Hatıra Defteri ve Ölü Canlar’dır.  Rus edebiyatının en önemli yazarlarından Dostoyevski’nin de dediği gibi:  ‘Hepimiz Gogol’un paltosundan çıktık.'  Dostoyevski gibi önemli birçok   yazarın da saygısını kazanmış bu eser, Gogol’un en önemli eserlerindendir. Otuz dakikada dahi okuyabileceğimiz kadar kısa olması bir yana; sade ve özgün bir dile sahip olması da hikayemizi oldukça eşsiz kılıyor. Hikayenin ne anlatmak istediği konusunda ise birçok anlam çıkartılabilir. Belki de bu eseri dahiyane hale getiren   en büyük etken de budur. Oldukça özgün ve derinlikli olması…  Hikayemizin ana kahramanı; Akaki Akakiyeviç adında, Rusya’da sıradan bir devlet dairesinde çalışan orta sınıftan birisidir. Dönemin Rusya’sında orta sınıfın alım gücünün pek fazla olmadığı düşünülecek olursa maddi duru